Özet:
Politika yapıcıları tarafından seçilen ekonomi politikası ve bu politikanın sağlıklı
işleyişi ülkelerin ekonomik yapısının gelişmişliği üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Bu
bağlamda merkezi planlı ekonomi ile yeterli iktisadi büyümeyi sağlayamayan eski
sosyalist ülkeler piyasa ekonomisine geçmeyi tercih etmişlerdir. 1990’lı yılların başında
Sovyet Birliği’nin dağılması ile önemini kaybeden sosyalist sistemin yerini alan piyasa
iktisadi yapısı, bazı ülkelere kısa sürede Avrupa Birliği kapılarını açsa da bazı ülkeleri
beklenmedik bir takım şokla karşı karşıya bırakmıştır. Yaşanan şoku atlatma sürecinde
olan ülkeler için geçiş ekonomileri terimi ortaya çıkmıştır. Geçiş ekonomileri, merkezi
planlı ekonomiyi terk ederek, piyasa ekonomi sistemine geçiş reformlarını
gerçekleştirmeye çalışan eski sosyalist ülkeleri ifade etmektedir. Piyasa ekonomisine
geçiş sürecinde fiyatların serbest olması beraberinde üretim düşüşlerini getirmiştir. Bu
süreçte eski sosyalist ülkelerden biri olan Rusya Federasyonu, ekonomik gücünü
kaybetmiş ve iç karışıklıklar ekonomik buhranı ortaya çıkarmıştır. Piyasa ekonomisine
geçiş sürecinde ekonomik buhranda olan Rusya Federasyonu, sahip olduğu enerji
kaynaklarının ve yabancı sermaye yatırımlarının etkinliği için ekonomik ilişkilerinin
Sovyetler Birliği dönemine dayandığı Türkiye ile daha fazla yakınlaşmayı tercih
etmiştir. Rusya’nın, Türkiye ile ekonomik bağlarını sıkı tutmak istemesinin
nedenlerinden biri coğrafi yakınlık diğeri ise her iki ülke ekonomilerinin birbirini
tamamlayıcı nitelikte olmasıdır. Öte yandan, Türkiye Rusya Federasyonu açısından
büyük ticari bir pazardır.
Bu çalışmada Türkiye - Rusya Federasyonu ekonomik ilişkilerini, dış ticaret,
müteahhitlik hizmetleri, enerji kaynakları ve turizm açısından istatistiki veriler
kullanılarak nitel araştırma yöntemi ile analiz edilmiş, iki ülke arasında yaşanan siyasi
gerginliklerin ekonomik dalgalanmalara neden olduğu, dolayısıyla da her iki ülke
ekonomisinin bu durumdan olumsuz yönde etkilendiği sonucuna varılmıştır.